27 Nisan 2017 Perşembe

Başarılı Bir PRP Tedavisi İçin Hangi PRP Kiti Kullanılmalıdır?

PRP Kit (Platelet Rich Plasma) yani Platelet Bakımından Zengin Plazma Tedavisi son dönemlerde oldukça popüler bir tedavi olmuştur. PRP Tedavisi; hastadan alınan kanın özel sistemler aracılığıyla ayrıştırılarak, platelet bakımından zengin bir plazma yani trombosit konsantresi elde edilerek, tedavisi hedeflenen bölgeye enjeksiyonu temeline dayanmaktadır. Kanımızdaki plateletlerin (yani trombositlerin) vücudumuzdaki yaraların iyileşmesi, dokunun yenilenmesi, kollajen sentezindeki artış ve ilgili bölgedeki damarlanmada artış sağlama, yumuşak doku ve kemik dokuda rejenerasyonu indükleme gibi rol aldıkları temel görevler vardır. Plateletler bu görevleri; içlerinde bulunan, yara iyileşmesini arttıran ve doku rejenerasyonunu hızlandıran çeşitli büyüme faktörleri (growth faktörler) sayesinde yapar. Bunlardan en bilinen ve üzerinde birçok bilimsel çalışma yapılan, etkileri klinik çalışmalar ile kanıtlanmış olan büyüme faktörleri;

PDGF (Platelet Derived Growth Factor), TGF-ß (Transforming Growth Factor Beta) ve IGF’(İnsülin Benzeri Büyüme Faktörü) dür. PRP Tedavisi farklı isimler ile de anılmaktadır; PRP Tedavisine, GRP (Growth Factor Rich Plasma) – Büyüme faktör bakımından zengin plazma tedavisi diyen kurumlar hatta GRP, PRP den farklı bir tedaviymiş gibi lanse eden kurumlar mevcuttur. Literatürde PRP Tedavisi olarak yer almaktadır, zaten tedavi plateletlerin içerdiği growth faktörler (yani büyüme faktörleri) sayesinde sonuç vermektedir. PRP tedavisi günümüzde ilk olarak fizik tedavi, ortopedi ve diş hekimliği branşlarında çeşitli hastalıkların tedavisinde tek başına veya çeşitli implantlar ve sentetik materyaller ile birlikte uygulanmıştır. Son 5 yılda ise PRP Tedavisi, Kozmetik Dermatoloji alanında oldukça popüler bir tedavi olmuştur. Yaşlanma Karşıtı Tedavilerde, Saç Dökülmesi Tedavilerinde ve Saç Ekimi yaptıran hastalarda ekim başarısını arttırabilmek adına PRP tedavisine çokça başvurulmaktadır. Saç ekim hastalarında daha başarılı sonuçlar almak adına PRP’li saç ekim işlemleri yapılmaktadır (donör bölgeden alınan kökler PRP solüsyonu içerisinde bekletilerek ekim işlemi yapılmaktadır). Ayrıca, ekim sonrası başarıyı arttırmak adına PRP Tedavisi önerilmektedir. ( Genellikle ekim operasyonundan, 1 ay sonra; 1 er ay arayla 4-6 seans PRP tedavisi önerilmektedir). Antiaging Tedavilerde (Yaşlanma Karşıtı Tedavilerde) PRP tek başına kullanıldığı gibi; dermapen-dermaroller gibi mikroiğneleme sistemleri, iğneli radyofrekans sistemleri ile birlikte de uygulanmaktadır. PRP, rejeneratif tedavilerin yanı sıra , gözenek, akne, skar ve leke problemlerinde de oldukça fazla tercih edilen bir yöntemdir. Özellikle mezoterapi ile kombineli uygulamaları son dönemde oldukça tercih edilmektedir. PRP tedavisinde, plateletleri aktive eden, büyüme faktörlerinin verimliliğini arttıran biyomolekülün KOLLAJEN olduğu bilinmektedir; mikro iğneleme sistemleri ve mezoterapi uygulaması ile artan kollajen sentezi sayesinde PRP Tedavisindeki başarı oranı artar. (Genellikle PRP ve mezoterapi kombineli tedavi protokolleri; ayda 1 seans PRP + sonraki 3 hafta boyunca haftada 1 seans Mezoterapi olarak planlanmaktadır. Toplamda 2-4 seans PRP genellikle yeterli olmakta ve sonrasında hastaya koruma seansları önerilmektedir. Her PRP seansında mikroiğneleme sistemi ile tedavinin desteklenmesi kesinlikle verimliliği arttırmaktadır.

PRP tedavisine ilgi bu denli artarken; ülkemizde PRP Sistemi üretimi yapacak ve bunları analiz edecek, geliştirecek bilgi ve birikim yeterliliği maalesef yoktur. Hala ilkel ayrıştırma sistemlerini kullanan, in vitro analiz tüpleri ile sözde PRP Tedavisi sunduğunu düşünen, plazma ayrıştıran cam ve plastik ürünlerin PRP sistemi olduğunu düşünen oldukça fazla kişi ve kurum bulunmaktadır. Ya da PRP sistemlerinde elde edilen trombosit konsantresi, basit in vitro analiz tüplerindeki trombosit sayımı ile aynı yöntemle yapılabilir gibi bir algı vardır ve PRP Sistemleri bu şekilde trombosit sayımına tabi tutulmaya çalışılmaktadır. Halbuki Class IIb (Sınıf IIb) Trombosit Konsantre Sistem Sertifikasına sahip PRP Kiti, kandaki trombosit yoğunluğunu minimum 4 katına çıkardıkları klinik çalışmalarca kanıtlandığı için bu sınıflandırmaya tabi tutulmuşlardır; bu sistemler güvenli, steril, toksik olmayan saf bir trombosit konsantresi sunar. Ülkemizdeki çeşitl bilgi, birikim eksiklikleri ve maddi kaygılar nedeniyle maalesef PRP Tedavisi aldığını düşünen ancak dair maddi manevi zarar gören insan sayısı oldukça fazladır.

Günümüzde tüm dünyada artık en çok tercih edilen PRP Sistemleri; özel inert ayrıştırıcı jeli ve özel tüpleri sayesinde % 90’nın üzerinde trombosit verimliliği sunan sistemlerdir. Bu sistemler protein yapısından dolayı oldukça hassas olan plateletleri denature etmeyecek özellikte tasarlanmıştır; kısa sürede tek santrifüjleme işlemi ile PRP eldesine imkan sunar. Bu sistemlerin çoğu Avrupa menşeilidir ve Class IIb Tıbbi Cihaz Sınıflandırılmasında Trombosit Konsantre Sistemi olarak sunulmaktadır. Bu sistemler basit cam tüp değildir, iç yüzeyleri özelleştirilmiştir ve içerdikleri ayrıştırıcı jeller biyouyumludur, toksik değildir, herhangi bir kimyasal içermez, ayrıştırma sonrasında eritrositleri ve sitratı ayrıştırıcı jelin altına hapseder; herhangi bir kontaminasyona maruz kalmayan saf trombosit konsantresi eldesine imkan sunar. 5- 10 dakika içerisinde standart kanın 4-4,5 katı kadar trombosit yoğunluğuna sahip otolog plazma (PRP) eldesine imkan sunar. Güvenli ve etkilidir. Üst segment PRP Sistemleri; daha başarılı tedavi sonuçları için endikasyonlara yönelik çeşitli katkılar ile sunulmaktadır. (Hyaluronik Asit, Batroksobin, Kalsiyum Klorür, Trombin ve Biotin vb. katkılar gibi)

DPG PRP; % 96 Trombosit verimliliğ sunan, Class IIb (sınıf IIb) Trombosit Konsantre Sistem Sertifikasına sahip, İtalya menşeili bir PRP Sistemidir.

PRP Sistemleri ile alakalı bilgi almak için websitemizi inceleyen ve detaylı bilgi için firmamıza ulaşan ziyaretçilerimizin sıklıkla sordukları birkaç soru ve cevabı aşağıda bilginize sunulmuştur;

- PRP Tedavisi ne demektir?

Hastanın kendi kanından elde edilen platelet bakımından zengin plazmanın kişiye tedavi amaçlı tekrar uygulanmasıdır.

- PRP Tedavisi nenden çok farklı fiyatlar ile sunulmaktadır; tedaviden çok memnun kalan insanlar kadar hiç etki görmediğini söyleyen insanlar da var; bunun sebebi nedir?

Gerçek bir PRP tedavisi ancak kaliteli bir PRP Kit ile mümkündür.

Bazı kurumlar gerçek PRP Sistemlerini; özel trombosit konsantre sistemlerini kullanırken, bazı kurumlar maalesef analiz amaçlı geliştirilen, birçok kimyasal içeren, enjeksiyona uygun olmayan, trombosit konsantresinden ziyade sadece plazma eldesine imkan sunan, düşük maliyetli in vitro kan analiz tüplerini kullanmaktadır. Gerçek PRP sistemleri ile PRP tedavisi sunan kurumlarda tedavi sonuçları başarılıdır, tedavi maliyetleri biraz daha yüksektir. Ancak in vitro kan analiz tüpleri kanserojen olmalarının, halk sağlığını tehdit etmenin yanı sıra PRP tedavisi sunmamaktadır. Bu tarz analiz tüpleri ile sunulan sözde PRP tedavileri başarısız, tehlikeli ve maliyetleri oldukça düşüktür. Yine uzak doğu menşeili ya da yerli üretim sistemler ile yapılan PRP tedavileri daha düşük maliyetler ile sunulmaktadır.

- DPG PRP Uygulaması sonrası nelere dikkat edilmelidir?

Günlük hayatınıza devam edebilirsiniz, ancak 24 saat direkt güneş temasından kaçınılmalıdır.

- DPG Tedavisi nasıl planlanır?

Kişinin ihtiyacına göre 2-4 seans uygulama önerilir, seans aralıları 3-4 haftada bir olarak planlanır. Gerçek bir PRP tedavisi genellikle 2. Haftadan daha erken uygulanmamaktadır. Tabi ki en doğru tedavi protokülüne uygulayıcı hekim karar verecektir.

- DPG PRP Tedavi seansı ne kadar sürer?

DPG PRP ile platelet konsantresi 5 dakika içinde hazırlanır. Hazırlık ve uygulama süresi 20-30 dakikadır.

- DPG PRP Uygulamasında acı-ağrı hissedilir mi?

Uygulama bölgesine lokal bir anestezik krem-sprey uygulanması önerilir, uygulama esnasında ağrı-acı hissi olmaz; ancak sonrasında birkaç saat süren hafif yanma ve gerginlik hissi oluşabilir.

- DPG PRP kozmetik dermatoloji alanında ne tür tedavilerde kullanılır?

DPG PRP ’nin başlıca estetik uygulama alanları yaşlanma karşıtı tedaviler, ciltteki leke, gözenek, skar sorunları ve saç dökülmesi sorunlarıdır.

- Growth Faktör içeren (yani büyüme faktörü içeren) mezoterapi solüsyonları PRP Kadar etkili midir?

Growth faktör içeren mezoterapi solüsyonları etkilidir ancak bir PRP tedavisi kadar etkili değildir. PRP bir hücre tedavisidir, kişinin kendi kanından elde edilen büyüme faktörlerinin mezoterapi solüsyonlarındaki büyüme faktörleri ile kıyaslanması çok doğru bir yaklaşım değildir.

21 Nisan 2017 Cuma

Dermal Dolgular | Hyaluronik Asit Bazlı Dolgu

Dermal Dolgular

Cildimizin dolgun, elastik ve canlı görünümünü, yapısında doğal olarak bulunan elastin lifler, kollajen ve hyaluronik aside borçluyuz. Yaşa, yaşam koşullarına ve genetik faktörlere bağlı olarak zamanla cildimizin yapısında bulunan hyaluronik asit miktarı azalır ve cilt elastikiyetini kaybeder; ciltte kırışıklıklar ve sarkmalar meydana gelir.

Dermal dolgular; laboratuvarlarda tamamen sentetik olarak üretilebilir, hayvansal kaynaklardan üretilebilir veya bakteriyel fermantasyon sonucu üretilebilirler. Her dolgunun çeşitli avantajları ve dezavantajları bulunmaktadır. Tabi ki hasta için en uygun dolgu tipini belirleyecek olan kişiler doktorlarımızdır. Cilt dolguları (sentetik-hayvansal kaynaklı veya bakteriyel fermantasyon kaynaklı olsun) çeşitli amaçlar için kullanılmaktadır; Dudağın dolgunlaştırılması ve konturunun düzeltilmesi, göz çevresinde (kaz ayağı bölgesi)ndeki kırışıklıkların ağız çevresindeki kırışıklıkların ve alın kırışıklıklarının giderilmesi ve yüz konturunun düzeltilmesi (çene ve elmacık kemiklerinin görünümünün değiştirilmesi ve yüzdeki genel çökkünlüğün giderilmesi)vb. Günümüzde en çok tercih edilen ve en az komplikasyon riski barındıran dolgu yöntemleri yağ enjeksiyonları (kişinin kendi yağının uzman bir hekim tarafından alınarak dolgunluk istenen bölgeye enjeksiyonu) ve bakteriyel fermantasyon ile üretilen hyaluronik asit bazlı dolgu enjeksiyonlarıdır.

dermyal-ozellikleri.jpg

Cildin doğal yapısı çeşitli dermokozmetik ürünlerle, vitamin, mineral destekleriyle kısmen iyileştirilebilse de hyaluronik asit enjeksiyonları 1990’lı yıllardan beri bilinen ve sürekli geliştirilen en etkili yöntemdir. Hyaluronik asit nem verme ve su tutucu özelliklerinden dolayı, çeşitli çapraz bağlayıcı ajanlar ile retiküler forma getirilerek, çapraz bağlı molekül yapısı desteklenir ve su tutucu özelliği arttırılır. Hyaluronik asit bazlı dermal dolguların kalıcılığı; dolgunun kalitesi, dolgu yapılacak hastanın yaşı, cilt durumu, yaşam koşulları ve dolgunun yapıldığı bölge gibi faktörlere bağlı olarak 6-12 ay arasında değişmektedir. Tekrarlan dolgu enjeksiyonları ile kalıcılık arttırılabilir. Örneğin ilk defa dolgu yaptıran bir hastada kalıcılık 6 ay olarak gözlemlenmiş ise; 6 ay sonraki 2. uygulama sonrası kalıcılığın 9-12 ay olduğu gözlemlenmektedir.

Hyaluronik asit bazlı dolguların hangi bölgeye ve nasıl bir derinliğe (dermis tabakasına veya subkutan tabakaya) enjekte edileceği arzu edilen sonuç açısından son derece önemlidir. Molekül ağırlığı ve çapraz bağ yapısına göre dolgu derinliği tayin edilmektedir; molekül ağırlığı daha düşük olan ve çapraz bağ yapısı yoğun olmayan dolgular dermis tabakasına enjekte edilirken, molekül ağırlığı daha yüksek olan ve çapraz bağ yapısı yoğun olan dolgular subkutan tabakaya enjekte edilmektedir. Enjeksiyon yapılacak bölgeye en uygun ürünün seçilmesi ve doğru derinliğe, doğru miktarlarda enjekte edilmesi elde edilecek sonuç açısından son derece önemlidir. Doğru ürünler, alanında uzman hekimler tarafından uygulandığında, hyaluronik asit bazlı dolgular ile edilen sonuçlar oldukça başarılı ve tatmin edicidir. Hyaluronik asit bazlı dolgu uygulaması; komplikasyon riskinin son derece düşük olması, istenmeyen bir görüntü (aşırı dolgunluk veya asimetri gibi) meydana geldiğinde radyofrekans ve hyaluronidaz enzimi destekleri ile görüntünün giderilebilmesi, uygulamanın 15-20 dakika (uygulama öncesi anestezi kremi ile sağlanan anestezi süreci dahil) gibi oldukça kısa bir sürede sonuçlanması ve etkinin hemen gözlemlenmesi açısından oldukça fazla tercih edilen bir antiaging yöntemidir.

12 Nisan 2017 Çarşamba

NONINVAZIV ANTIAGING TEDAVİLERDE KÜNT UÇLU MİKROKANÜL: DermaSculpt

DOLGU ENJEKSİYONLARINDA, PRP ve MEZODOLGU ENJEKSİYONLARINDA KANÜL SEÇİMİ

Medikal estetik uygulamalar her geçen gün popularitesini arttırmakta, insanlar sosyal yaşamlarına ara vermeden, kısa sürede oldukça doğal sonuçlar ile gençleşmekte ve güzelleşmekte.. En çok tercih edilen noninvaziv antiaging tedavilerin başında dolgu, mezodolgu ve PRP (Platelet Bakımından Zengin Plazma) tedavileri gelmektedir. Medikal estetik uygulamalar ile gençleşmeyi, güzelleşmeyi, daha iyi görünmeyi amaçlayan insanların büyük çoğunluğu doğal sonuçlar ve uygulama esnasında ağrı, acı, morarma, kızarıklık, ödem gibi yan etkilerin oluşmamasını, sosyal hayatlarına, günlük yaşantılarına sorunsuz devam etmeyi arzular.. Dolgu kanülü ile ağrı, acı, ödem, kızarıklık, morarma gibi yan etkileri ortadan kaldırmak ve daha doğal daha güzel sonuçlar , daha konforlu uygulamalar sunmak mümkün.. Daha çok dermal dolgu enjeksiyonlarında tercih edilen mikro kanüller, artık PRP tedavilerinde, mezodolgu (Mesofiller), mesoglow (multivitamin+multimineral enjeksiyonlarında), mesolift tedavilerde de çokca tercih edilmektedir. İğne yerine mikrokanülün öncelikli tercih sebebi ağrı, acı hissi, morarma ve ödem gibi istenmeyen yan etkilerin oluşmaması ve oldukça doğal sonuçlar sunmasıdır. Dermal dolgu uygulamaları için geliştirilen mikrokanüller 30G -16G ve 25mm – 100 mm aralığında farklı ebatlarda sunulmaktadır. Doğal sonuçlar ve konforlu uygulama için doğru kanül seçimi son derece önemlidir. Uygulanacak bölge ve ürüne uygun ölçülerde kanül seçimi, kanülün kesimi, esnekliği ve kalitesi son derece önemlidir; uygulama esnasında tıkanma, kırılma, katlanma gibi olumsuzlukların yaşanmaması için doğru kanüller, doğru ürün ve teknikler bir bütün olarak değerlendirilmelidir. Yine kanüle uygun, girişi noktasını hazırlayacak uygun iğne ucunun kanül ile birlikte sunumu son derece önemlidir. Kanülden daha geniş bir iğne ucu ile giriş noktası açılmadığında, uygulama esnasında ciddi sorunlar yaşanabilmekte, kanül rahatça ilerletilememekte, uygulanan basınç sonucu hastanın canı acımakta ve bazen dolgu enjektörü zarar görmektedir. Uygun iğne uçları ile birlikte sunulan kanülleri tercih etmek bu tarz sorunların yaşanmasını engellemektedir.
 

dermasculpt-erdagi-medikal.png

Genellikle göz altı çökkünlüklerinin giderilmesi, aydınlık göz çevresi için gözaltı ışık dolgusu uygulamalarında; en ideal olan 15-20mg/ml konsantrasyona sahip, düz bağlı yada oldukça düşük çapraz bağ oranına sahip hyaluronik asit bazlı dermal dolguların ve hyaluronik asit + multivitamin+multimineral içeren mezodolgu ürünlerinin enjeksiyonudur. Gözaltı ve göz çevresi oldukça hassas bir bölge olduğundan, iğnenin travmatik etkilerinin, ödem ve morlukların oluşma riskinin son derece yüksek olduğu bir bölgedir. Bu bölgede klasik iğne yerine mikrokanül ile uygulama çok daha başarılı sonuçlar sunar. Göz altı dolgu uygulamalarında; 30G yada 25G kanül uygun olacaktır. Uygulanın kapsayacağı alana göre 25mm – 40 mm uzunluğunda kanül tercih edilebilir. (Göz altı dolgu uygulamalarında Dermyal 18’ in Dermasculpt DS 27Gx25mm yada Dermasculpt DS 27Gx40mm ile uygulanması önerilir. Gözaltında MesoMedica Hyaluronic Asit, Multivitamin ve Multimineral Kompleks uygulamaları için Dermasculpt DS 30Gx25mm uygundur)

Yüzde mezodolgu uygulamalarında ve yüzde PRP enjeksiyonlarında ; DPG PRP Enjeksiyonlarında , MesoMedica Hyaluronic Asit, Multivitamin ve Multimineral Kompleks Enjeksiyonlarında Dermasculpt DS 27Gx40mm kanül yada Dermasculpt DS 27Gx50mm kanül kullanımı uygundur.

Yüzde PRP enjeksşyonlarında 27G mikrokanül ideal iken, Trombosit Jel uygulamalarında (DPG PRP Hyaluronik Asit Jel Matriks, DPG PRP Batroksobin+CaCl Trombosit Jel, PRF, Platelet Rich Fibrin enjeksiyonlarında Dermasculpt DS 25Gx40mm kanül yada Dermasculpt DS 25Gx50mm kanül kullanımı uygundur.

Nazolobiyal dolgu uygulamalarında orta kalınlıkta bir dolgu kullanılacak ise 25 G kanül kullanımı uygundur, ancak derin nazolabiyal olukların giderilmesi amacıyla daha kalın bir dolgu kullanılacak ise 22G kanül kullanımı idealdir. Nazolobiyal katlantılarda Dermyal 24R Dermasculpt DS 25Gx40mm kanül yada Dermasculpt DS 25Gx50mm kanül ile uygulanması tavsiye edilirken ; Dermyal 32HR kullanılacak ise Dermasculpt DS 22Gx50mm kanül seçimi uygun olacaktır.

Zigoma bölgesinde derin dolgu uygulamalarında 22G kanül kullanımı idealdir. Voloma CaHA, kalsiyum hidroksiapatit bazlı dermal dolgunun yada Dermyal 32HR hyaluronik asit bazlı dermal dolgunun Dermasculpt DS 22Gx50mm kanül ile uygulanması idealdir.

El sırtı Hyaluronik Asit yada Kalsiyum Hidroksiapatit Bazlı Dermal Dolgu Uygulamalarında 25G ve 22G kanüller tercih edilebilir.

16G ve 18G kanüller yağ dolgu enjeksiyonları için idealdir; Dermasculpt DS 18Gx70mm kanül yada Dermasculpt DS 16Gx100mm kanül yağ dolgu uygulamaları için geliştirilmiştir, standart dermal dolgu uygulamaları için tavsiye edilmez.

Yüz güldürü sonuçlar için en az dermal dolgu kadar, uygulama tekniği ve kanül seçimi de önemlidir.

8 Nisan 2017 Cumartesi

PRP Kiti seçiminde DPG PRP Kit - Otolog Trombosit Konsantre Sistemi

PRP Kiti, selüler rejuvenasyon tedavisi sunan üst düzey bir trombosit konsantre kitidir. Özel tüpleri ve akrilat bazlı jel teknolojisi sayesinde % 96 verimlilik ile trombositlerin yapısı bozunmadan 5 dakika içerisinde hazırlanmasına ve uygulanmasına imkan sunan bir kittir. CE Sınıf IIb kapsamında gerçek bir trombosit konsantre sistemidir ve FDA onayı vardır. Bu alanda ülkemizde en büyük sıkıntı hücresel tedavi gibi son derece dikkat edilmesi gereken bir konuda; ucuz maliyetleri yüzünden basit laboratuvar tüplerinin PRP kitinin tedavi olarak sunulması ve uygulanmasıdır.

Düşük maliyetleri yüzünden tercih edilen bu sistemlerin yapıları bozunmadan konsantre trombosit sunması imkansız iken diğer en önemli risk ise bu ürünler ile ayrıştırılan kan komponentlerinin hastaya enjeksiyonunun sağlık açısından son derece tehlikeli olmasıdır; içerdikleri antikoagülan ve ayrıştırıcı jeller kanserojendir, yine analiz için geliştirildiklerinden bir takım kanserojen kimyasallar içermektedirler. Basit bir kan analiz tüpü ile, antikoagülan içeren cam tüp ile yada boş laboratuvar tüpleri ile PRP tedavisi sunmak imkansız ve son derece risklidir. Bu ürünler Sınıf I yada Sınıf IIa tıbbi ürünlerdir bunların invivo trombosit konsantre tedavisi amacı ile kullanımı son derece tehlikelidir, amaç dışıdır. Maliyet açısından ucuz laboratuvar analiz tüplerinin tercih edilmesi yüzünden, maalesef ülkemizde PRP tedavisi yaptırıp hiçbir sonuç alamadığını belirten, maddi -manevi mağdur olan binlerce insan vardır. PRP Tedavi sistemlerini seçerken; ilgili ürünlerin ÜRETİM AMAÇLARI, TIBBİ ÜRÜN SINIFLANDIRMALARI, BİYOUYUMLULUK VE TOKSİSİTE TESTLERİ, KLİNİK ÇALIŞMALARI, SAĞLIK BAKANLIĞI TIBBİ ÜRÜN KAYITLARI, TIBBİ CİHAZ KURUMU ULASAL BİLGİ BANKASI SİSTEMİNDEKİ CİHAZIN SINIFLANDIRMASI VE KULLANIM AMAÇLARI DETAYLI BİR ŞEKİLDE SORGULANMALIDIR.

BAŞARILI BİR PRP TEDAVİSİ İÇİN; kan değerlerinin uygunluğu , sağlık durumunun sorgulanması, PRP tedavisi için uygun endikasyonun saptanması, PRP tedavi protokolünün oluşturulması ve tabi ki güvenli ve etkili bir trombosit konsantre sisteminin (PRP Kitinin) seçimi son derece önemlidir.

5 Nisan 2017 Çarşamba

Bölgesel İncelme Mezoterapisi ve Selülit Mezoterapisinde Kullanılan Ürünler

Bölgesel İncelme Mezoterapisinde yağ birikimlerinin giderilmesi amacıyla kullanılan temel mezoterapi ürünleri; L-Karnitin, PPC (Fosfatidilkolin), Deoksikolat, Kollajenaz, Hyaluronidaz, Kafein, Enginar Ekstraktı ve Melilotus (tıbbi yonca) Ekstraktı, Hamamelis ve Ruscustur.

Ayrıca, Mezoterapi ürünleri ile liposuction ameliyatları sonrası oluşabilecek asimetrileri (eşit olmayan kontur veya biçim) ve yağ enjeksiyonları sonrası oluşabilecek asimetrileri ortadan kaldırmak mümkündür.

Mezoterapi tedavilerinde etkin sonuçlar alınması kullanılan ilaçların konsantrasyonu ve kaynağı ile doğrudan ilişkilidir. Konsantre olmayan mezoterapi ürünleri ile tatmin edici sonuçlar alınması mümkün değildir. Bir diğer önemli faktör ise kullanılan etkenlerin doğal kaynaklı olmasıdır; örneğin sentetik L-Karnitin konsantrasyonu ne kadar yüksek olursa olsun doğal kaynaklı L-Karnitin kadar etki göstermemektedir. Selülit ve bölgesel incelmede kullanılacak L-Karnitinin doğal kaynaklı ve en az 250mg/ml konsantrasyona sahip olmasına dikkat edilmelidir. Etkin mezoterapi ilaçlarında L-Karnitin doğal kaynaklıdır ve 500mg/ml formunda sunulmaktadır.

Bölgesel yağ yıkımında en çok kullanılan bir diğer etken ise Fosfatidilkolin (PPC) dir. Ancak Fosfatidilkolinin (PPC) ürününün mutlaka Deoksikolat içermesine ve en az 100mg/ml konsantrasyona sahip olmasına özellikle dikkat edilmelidir. Deoksikolat içermeyen PPC ile verim alınması pek mümkün değildir.

Mezoterapi uygulamalarında enzimlerin kullanımı da oldukça önemlidir. Bölgesel yağ yıkımında Kollajenaz Enziminin, PPC ve L-Karnitin ile birlikte uygulanması, selülit tedavilerinde ise Hyaluronidaz Enziminin, PPC ve L-Karnitin ile birlikte uygulanması oldukça başarılı sonuçlar alınmasını sağlamaktadır.

Bu etken maddeler tek başına kullanılabileceği gibi kombine edilerek de kullanılabilir. Kombine edilerek kullanıldığında tedavilerde daha verimli sonuçlar alınmaktadır. Çünkü her bir aktifin etki mekanizması farklıdır.

MesoMedica L-Karnitin (500mg/ml)

L-Karnitin orta – uzun yağ asit zincirlerinin mitokondri zarından geçişine aracılık eder, oksidasyonu kolaylaştırarak, enerji üretimine katkıda bulunur. Ayrıca, toksik bileşenlerin mitokondri dışına taşınmasını kolaylaştırarak birikmesini önler. Vücutta yağın yıkımına ve vücuttan uzaklaştırılmasına yardımcı olur, çünkü yağ asitlerinin sitozolden mitokondriye taşınmasında görevlidir. L-Karnitin, serbest olarak vücutta bulunan yağın mitokondriye transfer edilerek, yıkımını ve enerji kaynağı olarak kullanımını arttırır; böylece yağın yakılarak enerji olarak kullanımını sağlar. L-Karnitin, selülit tedavisinde ve zayıflamada (bölgesel incelme tedavilerinde) kullanılır. Vücutta depo edilen yağın, fiziksel aktivite esnasında metabolize olarak, enerjiye çevrilmesine katkıda bulunur.
MesoMedica Fosfatidilkolin 100mg/ml

Fosfatidilkolin (PPC), ana grup olarak kolin ile birleşmiş bir fosfolipit sınıfıdır. Biyolojik membranların ana bileşenidir, hekzan kullanılarak yumurta sarısı veya soya fasulyesi gibi birçok hazır kaynaktan mekanik ya da kimyasal ekstraksiyon ile kolayca elde edilebilir. Ayrıca lesitin grubunun ana bileşenidir. Ayrıca nörotransmitter asetilkolinin ana kaynağıdır. PPC çok iyi bir su-bağlayıcı ajandır ve diğer maddelerin deriye penetrasyonuna katkıda bulunur. PPC ideal vücut ağırlığında ya da biraz kilolu olan hastalarda küçük ve lokalize yağ birikimlerini azaltmak için estetik amaçlı kullanılır.
Sodyum deoksikolat; Deoksikolat, kolanoik asit olarak da bilinir, bir safra asididir. Sodyum deoksikolat; deoksikolik asidin sodyumla elde edilen tuzudur, genellikle biyolojik deterjan olarak kullanılır; hücreleri parçalamak ve hücresel bileşenleri, membran bileşenlerini çözmek için kullanılır.

MesoMedica Kollajenaz (50U/ml)

Kollajenaz aynı zamanda klostridiopeptidaz olarak da adlandırılır. Kollajenaz enzimi, kollajen liflerini parçalayarak, küçük peptidlere indirgenmesini sağlar. Bağ dokuyu sıvılaştırır ve lokalize olmuş yağ birikiminin vücuttan atılımını sağlar.

MesoMedica Hyaluronidaz (150U/ml)

Hyaluronidaz, hyaluronik asit liflerini sindiren bir enzimdir. Hyaluronidaz mezoterapi uygulamalarında selülit tedavisinde kullanılır; Selülitlerde çukurlu-pürüzlü görünüme neden olan bağ doku bağlarının kırılmasını sağlar. Doku geçirgenliğini arttırır ve diğer enjekte ilaçların dağılımını destekler. Bağ dokudaki sıvılaşma ile hyaluronidaz yağın erimesini (PPC tarafından) destekler, adipositlerden kan ve lenf damar sistemiyle tahliyesini sağlar.
Ayrıca Hyaluronidaz; Hyaluronik Asit ile yapılan Dermal Dolgu uygulamalarında meydana gelen istenmeyen görünümü düzeltme ve etkiyi azaltmak-ortadan kaldırmak için de kullanılabilir.

MesoMedica Melilotus (%4)

Melilotus (kokulu-tıbbi yonca) dolaşımı hızlandırma ve ağrıyı azaltma etkileri ile bilinen bitkisel bir bileşendir. Melilotus deri altı dokularda mikrosirkülasyonu artırır ve yağ hücrelerinin metabolizmasını hızlandırır.

Ruscus ekstraktı mikrosirkülasyonu artırır ve bir ödem sökücü etki gösterir. Venöz yetmezlik tedavisinde de kullanılır.

Hamamelis, anti-inflamatuar etkisi vardır, mikrosirkülasyonu hızlandırır ve anti-ödem etki gösterir.

Kafein doku lipit katabolizmasını aktive eder, yağların parçalanmasını destekler.

Enginar ekstraktı bir zayıflama metaboliti olan sinarin bakımından zengindir. Enginar ekstraktı yağların parçalanmasında etkilidir ve dolaşım sisteminde kanın oksijen bakımından zenginleşmesini sağlar.